25.4.11

Kimselere vermem.

Birkaç zamandır üzerimde bir ağırlık var. Sabah uyanıyorum, rutin faaliyetlerin ardından evden dışarıya adımımı attığım anda ağırlık birden kendini hissettiriyor.

İlk başlarda ne olduğunu anlamamıştım. Sendeleye sendeleye gidiyordum işime. İş yerinde de aynı şekilde adım atmak zor geliyordu. Sanki birisi belimden ve bacaklarımdan asılıyor ve beni aşağıya çekiyordu. Günün sonunda o kadar halsiz düşüyordum ki. İşten çıkınca hiç kimseyi aramıyor, direk eve gidiyor kendimi koltuğa atıp uyuyana kadar TV izliyor ya da yatağa yatıp uyuyordum.

Sonra bir gün, birisinin beni çekmediğini; üzerimdeki bir şeylerin ağırlık yapıp beni ağırlaştırdığını fark ettim. Hâlbuki ceplerimde normal ıvır zıvır dışında bir şey yoktu. Ceplerimi bir boşaltayım dedim. Sigara, çakmak, telefon, cüzdan ve anahtarlardan başka bir şey yoktu. Hepsini çıkartıp masaya bıraktım. Ceplerim boştu ama ağırlık geçmemişti. Pantolonum hala ağırlık yapıyordu.

Ellerimi pantolonumun ceplerine daldırdım ve aramaya başladım. Elime ufak bir şey çarptı. Yumuşak, oyun hamuru gibi bir şeydi. Büyüklüğü de an fazla bir misket kadardı. Ama o kadar ağırdı ki, bütün gücümle zor çıkarttım. Diğer cebimdekini de çıkarttıktan sonra elimdeki şeyleri incelemeye başladım. Ne olduklarını anlamamıştım ama çok tanıdık geliyorlardı.

Bir süre sonra ne olduklarını anladım. Bunlar benim yalnızlığımdı. Öylece avucumdakilere bakakaldım. Ne yapacağımı bilemedim. Birisine vereyim desem; sonuçta onlar benim yalnızlığımdı ve yalnızlık paylaşılmazdı. Atsan atılmaz satsan satılmaz. Ne yapacağımı bilemez şekilde düşünürken sabrım iyice tükenmeye başladı, ağılıkları da sanki git gide artıyordu.

Bir an sinirlenip elimden geldiği kadar uzağa fırlattım. Havada uçan yalnızlıklarımın arkasından bakarken bir anda yanımda bir kız belirdi. Etrafımda döndü, sonra ceplerime dokunur gibi oldu ve gitti. Ancak bunlar o kadar hızlı olmuştu ki fırlattığım yalnızlıklarım daha yere düşmemişti bile. Ceplerime dokunduğu anda ağırlık tekrar başladı. Hatta o kadar fazlaydı ki dizlerimin üzerine çökmek zorunda kalmıştım. Çok ağırdı, bacaklarım sanki yere çivilenmişti. Sürüne sürüne masama döndüm. İşi gücü unutmuştum. İzin alıp eve gittim ve düşünmeye başladım.

Kimdi o, ve neden gelip cebime yalnızlık bırakıyordu. Ve nasıl o kadar hızlı hareket edebiliyordu. Bunların cevaplarını bulmam gerekliydi. Ama çok yorulmuştum, bu nedenle yatıp uyudum.

Ertesi gün hasta olduğumu söyleyip işe gitmedim. Bütün gün ne olduğunu düşündüm ama hiçbir cevap bulamadım. Tek aklıma gelen cebime yalnızlıklarımı bırakan kızı yakalamaktı. Yakalayınca neler olduğunu ona soracaktım. Bir plan yaptım ve uygulamaya geçtim.

Yalnızlıklarımdan bir tanesini cebimden çıkartıp uzun bir lastik bağladım. Yalnızlığımın geri gelmesi gerekiyordu çünkü kız gelip cebime bir tane daha yalnızlık bırakırsa, bırakın sürünmeyi artık hareket bile edemezdim. Lastiğin diğer ucunu da bileğime bağladım ve fırlattım. Yalnızlığım elimden çıktığı anda kız belirdi. Onu görür görmez elimi geriye asılıp yalnızlığımın bana geri gelmesini sağladım. Aynı zamanda diğer elimde boş cebimin hemen yanındaydı. Kız elini cebime uzattığı anda lastiğe bağlı yalnızlığım geri gelmişti. Kız donup kaldı. Eli cebimdeydi ama avucundakini bırakmıyordu. Ben de bileğinden yakaladım.

Kafasını kaldırıp yüzüme baktı. “Bu kadar yalnızlık sana bile fazla” dedi. O anda bileğinden yakaladım ve

-Nasıl bu kadar hızlı hareket edebiliyorsun? Diye sordum.

- Aslında ben hızlı değilim sen çok yavaşsın. dedi.

- Sen kimsin? diye sordum

- Ben senin eşinim dedi.

Hiçbir şey anlamamıştım. Kafam iyice karışmıştı.

-Peki, neden ceplerime yalnızlık bırakıyorsun? diye sordum.

- Çünkü beni aramayı bıraktın dedi.

Doğru söylüyordu. Hayatımın çoğunu eşimi arayarak geçirmiştim. Ama bulamayınca pes etmiş, kendimi işe güce vermiştim. Hatta arkadaşlarımı bile arayıp sormayı bırakmıştım.

-Herkesin kendine göre yalnızlığı vardır. Kimileri yalnızlığından zevk alır. Omuzlarında bu yükü taşımak en sevdikleri şeydir. Yalnızlıklarını hiçbir zaman yanlarından ayırmazlar. Ama sen böyle değilsin. Yalnızlık senin omuzlarında taşıyabileceğin bir şey değil. Benim de değil. Dedi

- Peki, ne yapmam lazım? diye sordum.

-Beni bulmalısın ve yalnızlığını bana vermelisin, ben de benimkileri sana vermeliyim dedi.

Ardından kayboldu gitti.

Söyledikleri doğru olabilirdi, ama bunları duyduktan sonra yalnızlığım o kadar da ağır gelmemeye başlamıştı. Artık daha rahat hareket etmeye başlamıştım. Hatta bir kaç gün geçtikten sonra yalnızlığıma iyice alışmıştım. Evet hala ağırdı ama ben de güçlenmiştim. Onu başkasına vermeye hiç niyetim yoktu.

Bir gün süpermarkette o kızı gördüm. Hazır çorba almaya gitmiştim o da dondurulmuş patates alıyordu. Bir paket patatesi alıp alışveriş arabasına yerleştirdi. Neden elma dilim almamıştı ki? Bence o daha güzel. Kasaya yönelirken elimi cebime attım ve yalnızlığımı okşadım. Sonra tekrar kıza baktım. O da elini çantasına daldırmış bir şeyler karıştırıyordu. Sanırım o da beni görmüştü.

Eve dönerken bir DVD kiralayıp gece onu izledim ve uyudum.

Hiç yorum yok: