19.5.11

Evolüsyon - Birinci Bölüm



Her tarafım ağrıyor. 
Sanki beni bir güzel dövmüşler sonrada işe gitmem için şirketin kapısının önüne bırakmışlar. Kollarımı kaldıracak adım atacak hatta konuşacak halim yok. Gülemiyorum bile.
Genelde güler yüzlü birisiyimdir. "Çevrede olup biteni fazla ciddiye almama" gibi sevdiğim bir özelliğim var. Astım ya da üstüm olsun İş arkadaşlarımla konuşmayı şakalaşmayı genel itibariyle severim.
Ama bugün hiç kusuruma bakmasınlar. Benden ne güler yüz beklesinler ne de bir tatlı muhabbet. Gözümü kırparken yanaklarım acıyor. O kadar yani.
Yatağımdan çıkabildiğim kadar geç çıktığım için tıraş olmaya vaktim kalmamıştı. Tıraş olmak için lavaboya gittim. Hüsnü de oradaydı ve espriyi patlattı (Hüsnünün espri anlayışı en kötüsüdür, samimi olmaya çalışıp senin kötü yanlarını yüzüne vurur ve kahkaha atar). Genelde Hüsnü’nün esprilerini kaldırabilirim, hatta seyrek saçımla ilgili olanları bile, ama bugün değil.
-Vay adamım bu gidişle seneye kesin kabak kalacan sen, kehkehekhekh
- Siktir git ağzını burnunu kırarım senin Hüsnü. Sabah, sabah şaka mısın lan sen bana.
Hüsnü’nün gözleri neredeyse yuvalarından dışarıya fırlayacaktı. Bir şeyler demeye çalıştı ama aynadan sert bir bakış fırlattım. Bir şey demeden çekip gitti.
Evet, Hüsnü’nün kalbini kırmıştım ama içimde en ufak bir pişmanlık yoktu. Hüsnü pozisyon olarak benim astımdı ve bu saçma sapan sulu şakaları artık iyice canımı sıkmaya başlamıştı. Az bile tepki vermiştim hatta. “Kabak kalacan” ne demek lan.
Masama geri döndüm. Telefonum birkaç defa çaldı açmadım. Bunu da ilk defa yapıyordum. İşi çok olup sıkışan arkadaşlarım beni ararlar ve yardım etmem için rica ederler. Ben de müsaitsem hiç geri çevirmem. Ama bugün benden bir şey istemesinler mümkünse..
Biraz sonra çalan telefonların kaynağı belli oldu. Personel sorumlusu Nigar.
-Hayrola beyefendi. Telefonlara çıkmıyorsunuz, bari bir sekreter alın o çıksın. Kehkehekekehehek
-Ne var?
Dememle Nigar’ın pişmiş kelle ifadesi gidiverdi, rengi hafif kızardı ve ses tonu ciddileşti.
Burnunu havaya kaldırdı ve.
-Ecza dolapları takıldı.
-Eee.
-Hemşireyle konuşup içine konacak malzemeleri alır mısın?
-Alamam, işim gücüm var benim (bilgisayarda alışveriş siteleri açıktı ve bunu görüyordu ayrıca kahve içiyordum).
-Ya ne olur bi yardım etsen çok yoğunum ben.
-Müdürün sekreteriyle dedikodu yapmazsın bugün o zamanda da hemşireyi görüp ne istiyorsan söylersin. Bana ne ya senin ecza dolabından. Sonra birinin başına bir şey gelecek boku bana atacaksın. Yemezler güzelim.
Nigar arkasını döndü kapıyı çarpıp çıktı.
Aman Allah’ım. Bu hissettiğim neydi. Önce Hüsnü’ tersledim ardından Nigar’a çemkirdim. Ama kendimi hiç kötü hissetmiyordum. Hatta tam tersine, sanki bağırsaklarımda durup beni rahatsız eden bir gaz bulutundan kurtulmuştum.
Sabah ki rahatsızlığım iyice hafiflemişti. Ama davranışlarımı değiştirmemiştim. Geleni tersliyor gideni fırçalıyordum.
Hatta bu tavrı sürekli takınmaya karar verdim. Üstlerimi tersleyemiyordum tabi ama onlara da eskisi gibi gülümsemiyordum. İstediklerini hemen yapmıyor geciktirebildiğim kadar geciktiriyordum.
-

2 yorum:

melovesafraid dedi ki...

sen pek güzel yerlere kaçıyorsun. tebrikler!

Unknown dedi ki...

Teşekkür ederim....